bugün

entry'ler (41)

pazara kadar değil mezara kadar

gerçek olamayacak kadar inançlı bir laftır. kimi gördüysem bunu söyleyen... yalan attığını bilirim.

çarşı

biz nasıl yapsak da para denkleyip eski açıktan bilet alsak diye düşünürken, en güzel tribüne bedava girer orda kafaları çeker, bağırırlar. canlarını sıkana küfrederler.her maç kavga ederler aralarında sebepsiz. takım ceza alcakmış... kimin umrunda, sanki ceplerinden çıkan var.

pek azı maçı izleyen gerçek, fedakar beşiktaşlı, o gönülleri fetheden ''Çarşı...karşı'' çıkışını yapan, gönül insanı, eğitimli devrimci ruhlu çocuklardır ve %10 durlar. gerisi şehir eşkıyası, çulsuzlar topluluğu... bunlar yüzünden çocuğunu alıp beşiktaşın maçına gidemezsin taraftarlığı öğrensin.

Serdar başkan, vakt-i zamanında; beşiktaş için en hayırlısına, temizlemeye kalktı bunları. gerçek beşiktaşlıları ayıklamaya kalktı yeni açığa aldı da, yıktılar uğruna seba'yı gönderdikleri, 100. yılda kurban oldukları adamın başına stadı. demirören verdi gazı, ne ana kaldı ne bacı Serdar başkanda. noldu? demirören geldi, ona da aynısını yapmadılar mı?''yeter demirören'' olmadı mı? hani protesto ediyolardı gelmiyceklerdi maçlara? hani alen paşa bırakmıştı çarşıyı? hikaye!! alttan gelen gençler aldı paranın kokusunu pay isteyince karaborsa biletlerden. alen ben gidersem çarşı biter yorgan gider çekti. gitçekmiş... hiçbir mesleği olmayan bu adamlar milyarları götürüyorlar beşiktaşımızın sırtından. yesinler öyle taraftarı.

''pazara kadar değil mezara kadar''mış. ''şurda sıçmaya kadar'' deseler inanmam. yolda menfaatleri ters düşer satarlar adamı.

formülleri şudur: bedava bilet artı cebe harçlık verirsen canımsın başkan!!
paralı bilet artı gerçek taraftarlık beklersen ananı başkan!!

hey gidi zamanında yoktu çarşı pazar, herkes beşiktaşlıydı. maçtan çıkınca kuş gibi olurdum. ne stres, ne tasa kalırdı. küfür yoktu, makara vardı o tribünlerde. yenilsek de o kadar takmazdık, hüzünlü bi filmden çıkmış gibi kritiğin yapardık. en holigan tezahuratımız "Recep uyuma Madida'ya sahip çık"tı. madida'ya faul yapan rakip defansı takoz recep'e havale ederdik. özledik be seba başkan...sen varken yoktu bu teraneler.

marks man

TSK'da direkt bir arşılığı olmadığı için türkçeleştirilmemiş, askeri, birlik içi görevdir. marks man türkçe kelime manasıyla ''işaretçi adam'' demektir. birlik içindeki arkadaşlarına göre daha uzun menzile sahip, daha büyük mermi atan, çoğu zaman dürbünlü bir tüfek kullanırlar.TSK piyadeleri G-3 tüfeği bu sınıfın silahı olarak kullanıldığından, artıdan bir asker görevi olmamıştır. ABD deniz piyadelerinde ve diğer anglo-sakson askeri kültürde yer alır. dürbünlü silah kullandıklarından çoğu zaman keskin nişancı zannedilmelerine rağmen, keskin nişancılar gibi ikili değil takımla beraber savaşırlar ve şöyle çalışırlar: diyelim ki takımca ana silahımız küçük kalibreli M-4 olsun. bu durumda etkili menzilimiz 300m'yi geçmeyecektir. 400 metredeki bir hedefe ateş etmemiz gerektiğinde işte bu ''marks man'' ilk o bölgeye ateş ederek bizi yönlendirir ve biz de takımca oraya mermi yağdırırız. evet birimiz atsak vuramayız ama on kişi ''marks man''in mermisinin çarptığı yeri tararsak illa birimiz vururuz.

atatürk eğitim fakültesi

Marmara Üniversitsi'nin ortaöğretim düzeyinde öğretmen yetiştiren fakültesidir. Göztepe Kampüsü'nde ana kapıdan girince tam karşıdaki ucube binada yer alır.

formasyon alarak öğretmen olan bedavacılar

Öğretmenlik bölümünde okuyan gençler, fazladan puan alıp üzerine 4 sene Fen Edebiyat artı 1 sene formasyon dersleri almak zorundayken, düşük puanla girip 4 yılda öğretmen çıkanlardır.
Marmara Üniversitesi'nde bu durumun üzerinde yapılan tartışmada AEF (bkz: Atatürk Eğitim Fakültesi) biyoloji bölüm başkanının ''ama çocuklar çok mutlu oldular duyunca'' diyen Fen Edebiyat Hocasına ''e ben de bizim çocuklara iki ders daha alırsanız doktor çıkacaksınız desem onlar da sevinirler'' diye vurguladığı bedavacılık gerçeğidir.

doping

Doping, kelime kökeni olarak Felemenkçeye dayanır, ''doop'' Felemenkçede ''koyu çorba, ağır içki'' anlamına gelen bir kelimedir. Hollandalılar ilk olarak yeni dünyaya ayak bastıklarında yerlilerin kendilerine verdikleri içkiyi bu kelimeyle tanımlıyorlar. Bu içkinin içeriğindeki maddeleri tam olarak bilmesek de alkolün kısa süreli enerji arttırıcı etkisinin yanı sıra uyarıcı etkileri olduğu tahmin edilmektedir . işte ingilizce kökenli bir kelime olan doping ''doop-ing'' yani doplanmak manasına gelir.
MÖ 480 olimpiyatlarında doop içerek maratonu kazanan romalı atlet Dromeus, tarihin bilinen ilk dopingli şampiyonudur. Yani bu işin ucu çok eskiye dayanır.
günümüzde tıbbi ilaç sektöründeki gelişmeler doping'e de yansımış ve bu kavram; vücutta doğal olarak üretilen glikoz yıkımını arttırıcı maddelerin, veya bu maddelerin fazladan üretilmesini tetikleyecek kimyasalların doğrudan alınması manasına ermiştir.

red bull

içerdiği maddeler nedeniyle doping kategorisine giren içeçek markasıdır.
-üzerinde akolle tüketmeyiniz yazmasına karşın en çok alkolle tüketilir.
-bir sporcunun kanında bulunsa spor hayatını bitirecek olan bu içecek, alakasız her spora sponsor olması ile ünlüdür.
-bir de en büyük otomobil firmaları yüksek maliyetler yüzünden katılamazken, formula 1'de de takımları var bunların. nasıl oluyorsa, araçlarına motor temin ettikleri firmayı da geçerek şampiyon bile oldular.

search and rescue

arada beni de harcayan yazar. (#15145696)

(bkz: kötü kader)
(bkz: oysa benim ne hayallerim vardı)

turkey yerine yeni isim önerileri

yapılmasını şaçma bulduğum öneridir. şimdi hindi hindi'standan geldi diye adı türkiye'de hindidir. e ingiltere'ye de ülkemizden gitmiş ki turkey demişler. illa, yok ben önereceğim denilirse, hayvana yeni bir isim önerilmelidir.

liseyi 20 yaşında bitiren öğrenci

okula geç başlamış olabilir.

kafadan kontak olduğu düşünülen futbolcular

(bkz: pascal nouma)

spartacus

esas sapartacus traklar'ın okçuluğuyla ünlü kralıdır. günümüz trakyasında toprak altıdan fışkıran tarihi paralarda ardı dönük poz veren çılgın kişiliktir.(bilgiğiniz yüzü değil arkası dönük. trakyalı ep gene)* popüler spartacus blood and sand dizide başrol karamanı ve ünlü isyancı köle. doctoresinin ona taktığı bu lakapla anılır.

muz

japonya'dan iskandinavya'ya, almanya'dan fas'a herkesin benzer seslerle telaffuz ettiği (banan, banana, banena...vs) türkçede kısaca ''muz'' denilen meyve.

gökkafes

tepesindeki amblemin ne olduğunu pek merak ettiğim binadır.

dilek ağacına sütyen bağlamak

bazen sadece bir çift meme talebidir, ilave sıfat taşımaz sırtında.
(bkz: nefes alsın yeter)

sevgilinin sms manyağı yapması

eski mafya şeysi nuri ergin tarafından türkçemize kazandırılan deyimin (bkz: mermi manyağı yapmak), yeniçağın telefon raconundaki karşılığı.

kağıt mendil yerine kumaş mendil taşıyan eleman

temizliğine önem veren gerçek beyefendi/hanımefendidir. sahip olduklarını kullanıp atmayan, her gün tertemiz katlayıp, iftiharla taşıyandır. kullan at emperyalizmine kurban gitmeyen, el sanatına değer verendir. candır o eleman. ruhu kirlenmemiştir.

semih kaya nın ac milan a transferi

(bkz: halamın bıyığı olsa amcam olurdu)

ben bu yazıyı eski sevgilime yazdım

yeni yüzyılda yerini smse bırakmıştır. alkol tesirinde daha bir candan yazılır.

cem yılmaz ın sahneyi bırakması

paraya ve üne doyduğuna delalettir. ihtiyaç duyması halinde gittiği gibi gelecektir.